• Ülkemiz’deki servis merkezleri, paslanmaz çelik üretim silsilesinin son safhası ve en önemli tamamlayıcı unsuru olarak yer almaktadır.
  • Tüm Dünya'da Paslanmaz Çelik Üreticilerinin en önemli tamamlayıcı unsuru Servis Merkezleridir.
  • Dernek faaliyetlerimiz hakkında tüm sektörümüzü bilgilendirmekteyiz.
  • Fason hadde tesisleri yerine Ülkemizde entegre tesislere ihtiyaç vardır.
  • Bu konuda Başkanımızın 2017 yılı mesajını okuyunuz.
DÜNYA GAZETESİ
Sayın Ali Baycanlar
Haber Sorumlusu
Dünya Gazetesi
İ s t a n b u l
16.Ocak.2007

29.Ocak.2007 Pazartesi günü yayımlanacak Metal Dünyası özel eki için Paslanmaz Çelik sektörü ile ilgili sorularınıza bilgi, görgü ve tecrübelerime dayanarak kısaca cevap vermeye çalışacağım.

Türkiye paslanmaz çelik pazarı, yapısı henüz istenilen olgunluğa kavuşmamış bir görünüm sergilemektedir. Ithalatın, genelde bilinçli ve sistematik olarak konuyu irdelemesini bilen bir kesim tarafından gerçekleştirilmesi yerine, kısmen de olsa bir miktar sermaye birikimini kullanarak yalnızca kazanç kapısı arayan sektör bilgisi kısıtlı kişi ve firmalar tarafından darmadağınık yapılması, sektörün gelişmesine büyük zarar vermektedir. Avrupa ve batı standardlarını yakalamak için gösterilen büyük çaba, böylece boşa gitmektedir. 2000 yılında, sektörde çalıştığım kesimdeki tanıdığım bütün firmalara millenium mesajı göndermiş, kendilerine bölünmeleri yerine birleşmelerini ve büyümelerini salık vermiştim. Görülen o’dur ki ; birleşme yerine bölünmeler devam etmiş, küçülenler daha da küçülmüşlerdir. Türkiye pazarını iyi değerlendiren Avrupalı paslanmaz çelik üreticileri, güçlerini Türkiye’de servis merkezleri kurarak ve güçlü Türk Firmaları ile sıkı bir işbirliği içerisine girerek ileriye dönük gelişmenin hızlı adımlarını atmaktadırlar. Şurası mukakkak ki ; 10 yıl içerisinde kişi başına paslanmaz çelik tüketiminin 5 ila 6 kg’a çıkması sağlanacak, bir kısım küçük tüccar firmalar, sektördeki yerlerini koruyamayacaklardır. Bu durumu değerlendirecek olanlar, tedbir olarak birleşme yolunu seçecek, varlıklarını devam ettirme şansını yakalayacaklardır. Bu olgu, ithalat ve ticaret alanlarında olduğu gibi, sanayi alanına da aynen yansımaktadır.

2006 yılı, bir önceki yıla oranla, özellikle orta ve büyük sanayici kesimin özveriyle gayretleri sonucu, çok az da olsa bir büyüme trendine girmiştir. 2005 yılındaki ithalat rakamları yaklaşık 235.000 ton’dur. 2006 yılı ithalat ve tüketim istatistikleri henüz kesinleşmemiş olmasına ve özellikle hammadde fiatlarının Dünya platformunda ortalama yaklaşık % 10 – 15 artmasına rağmen, yine de % 3 ila 5 civarında bir artış beklenmektedir. Bu olumlu görünen durum, paslanmaz çelik ithalatının uzak doğu kaynaklı olan miktarın artması ve Avrupa ürünlerine kıyasla daha düşük fiatlarla temin edilmesi şeklinde yorumlayabiliriz. Ancak, paslanmaz çelik hammadde ithalatının yanısıra, paslanmaz çelik ürün ihracaatında aynı gelişmenin sözkonusu olmadığının biliyoruz. En azından, uzak doğu menşeli ürünlere karşı Türk Sanayi ürünlerinin rekabet şansının çok düşük olduğunu yadsıyamayız. Bu olguya karşı Türk Sanayi ürünlerinin tek şansı bir an önca kaliteyi arttırmaktır. Bu durumu uzak doğu sanayici kesimi de anlamış, birkaç yıldanberi ilk defa ve süratle kaliteli ürünlere yönelmiştir. Türk sanayii bu sektörde varlığını sürdürebilmek için Devletten yardım beklemektedir. Bu yardım idari anlamda olmalıdır. Sübvansiyonlar devri kapanmıştır. Devletin, henüz gelişmekte olan Ülkemizi , ucuz ve kalitesiz uzak doğu ürünleri ithalatından uzak tutması için süratle ve kesin tedbirler getirmesi şarttır. Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa bu konuda uzun yıllardanberi milli sanayiini korumaktadır. Bir bilene sormakta ve öğrenmekte fayda vardır. Böyle bir korumanın nasıl sağlanacağı hakkında yeni buluşlar üretmek zaman kaybıdır. Koruma sistemini Türkiye şartlarına uygun bir tarzda ele almak gerekir. Uzak doğudan ithal edilen herhangi bir ürün maliyeti bir-iki dolar ise, satış karı çok yüksek olup, Devletimize katkısı hemen hemen hiç olmamaktadır. Bu konunun acil ve ciddi bir şekilde ele alınması ve kamu yararına disipline edilmesi gerekir.

2007 yılına yönelik beklentilerim pek de iç açıcı değil. Politikanın, benim şahsen 36 yıllık iş hayatımda yaşadığım ve edindiğim tecrübe ve izlenimler çerçevesinde, geçmişdeki olumsuz çizgileri bu yıl da tekrarlayacağı biçimdedir. Cumhurbaşkanlığı ve Parlemento seçimleri 2007 yılını ekonomik yönden maalesef olumsuz yönde etkileyecektir. Özel sektör her ne kadar artık teknolojiye ayak uydurabilmiş, bilinçli bir çalışma gayreti içinde, ve de eskiden Devlete olan bağımlılığı bugün çok azalmış ve böylece politik dalgalanmalardan etkilenmesi çok küçük ve belirli bir kesime bırakılmış ise de, sermaye gücünü yatırıma dönüştürmekte büyük zorluk çekmektedir. Orta vadede politik dalgalanmaların azalacağından ümitli olarak, gelişmenin hızlanacağını ve durumu olumlu değerlendirecek yabancı yatırımcıların 2050 yılını dahi beklemeden Türkiye’de paslanmaz çelik üretimine entegre veya yarı entegre olarak başlayabileceği ümit etmekten başka çıkar yolun olmadığını görmek gerekir. Türkiye’mizde nereye bakarsak bakalım büyük problemlerin ve işsizliğin sözkonusu olduğu bilinmektedir. İleri teknoloji ile üretilecek paslanmaz çelik için öngörülecek yatırımın rekabet gücü sağlaması için, çok da fazla bir iş sahası açmayacağından emin olunuz. Her ne olursa olsun, Türkiye’de insan gücünün ucuza sağlanması diye bir şey yoktur. Çalışan insan bir maliyet faktörüdür. Ürün içerisindeki maliyet payı önemlidir. Bir zamanlar yapılan istatistiki bir değerlendirmede : Makina performansı için 100 üzerinden 100 puan verilerek işçinin performansı hesaplanmış, Batı Avrupa’da 67, gelişmemiş ülkelerde 10-15 arası, Türkiye’de ise yaklaşık 24-27 arası tesbit edilmiştir. Batı Avrupa’da çalışan Türk işçisinin performansı, kendi çalışanl vatandaşlarından daha yüksek çıkmıştır. Bunun anlamı, maliyet içerisinde performansın önemidir. Paslanmaz Çelik kullanımının arttırılmasının ülke ekonomisine olumlu etkileri en geç 5 yıl içerisinde yansıyacak ve hissedilecektir. Uygulamada paslanmaz çelik kullanılması sırasında finansman kaynağının güçlü olması gerekmektedir. Ancak orta vadede ne denli isabetli ve doğru bir seçim yapıldığı görülecektir. Paslanmaz çeliklerin –doğru yerde dopğru kalite- kullanıldığı takdirde amortisman giderlerinin asgariye ineceği şüphesizdir. Tamir ve bakım masrafları hemen hemen yok denecek kadar azalmaktadır. Tecrübeler göstermektedir ki ; bütün olumsuzluklara rağmen, paslanmaz çelik tüketimine paralel Dünya üretimi yıllık % 5 ila % 7 civarında artmaktadır. Türkiye tüketim miktarını en az Dünya ortalaması kadar arttırmalıdır. Buna göre 2010 yılnda beklenti yaklaşık 300.000 ton olmalıdır. Aynı trend korunduğunda 2020 yılında tüketim 450.000 ton civarında olacaktır. Nüfus artışının kontrol altına alınması ve yıllık % 1 ‘ in altına inmesinin sağlanması halinde 2020 yılında 85 milyon’a ulaşacak Türkiye’de kişi başına tüketim 5,3 kg/yıl olarak hesaplanacaktır. Böylece kişi başına düşen milli gelirin de aynı oranlarda artması ile belki de paslanmaz çelik üretiminin başlaması için 2050 yılına kadar beklemeye gerek kalmaz. Üretimi başlatmak için kişi başı tüketimin 8 ila 10 kg/ yıl olması normaldir.

Bugün için üretime yönelik herhangibir Türk girişimcinin ciddi bir plan ve fizibilite hazıorladığını sanmıyorum. Yatırımın , bir Sendzimir soğuk hadde makinası alarak başlamasının sözkonusu olamayacağını bilmek yeterlidir. Dünya Gazetesi 13.Aralık ekindeki röportajım da da bu konuyu enine boyuna anlatmaya çalışmıştım. Ancak, sektördeki ciddi bir yabancı yatırımcının şimdilik bu konuya ilgi duyabileceğini sanmıyorum. İleride 15-30 yıl sonrasında düşünce bazında da olsa, konuya yakınlaşacakları sözkonusu olabilir. 1975 yıllarında verdiğim bir röportajda, 2020 yılından önce paslanmaz çelik üretimi için sektördeki ilgili ve yetkili kuruluşlarla ilişkinin dahi sözkonusu olamayacağını belirtmiştim. Aradan 32 yıl geçti , ileriye yönelik tahminlerimin ne denli doğru olduğunu görebiliyorum.

Türkiye’de paslanmaz çelik kullamının yukarıda belirttiğim miktarlarda olması ve aynı artışlarda devamı halinde, pazar payı Dünya üretiminin % 1 ‘ i kadardır. Global pazardaki yerimizi biliyoruz. Çok fazla da kendimizi bu konuda otorite olarak görmemekte büyük fayda var. Dünya üretiminin yaklaşık % 40 ‘ ına sahip tüm Avrupalı üreticiler dahi bu konuda çok temkinlidirler. Amerika Birleşik Devletlerinin üretim ve tüketimi arasındaki fark yaklaşık eksi 1,2 milyon tondur. Bu açığını Avrupalı ciddi üreticilerden ve uzak doğudan karşılamaktadır. Türkiye’de üretimin önündeki ilk ve en önemli engel, yatırım maliyetinin çok yüksek olmasıdır. Know how anlaşması ve herhangibir ciddi yabancı üretici desteği olmadan üretim mümkün değildir. Bu şekilde üretime başlayan yarı entegre tesislerin karşı karşıya bulundukları problemlerini görmek ve ders almak gerekir.

Sektörde mevcut problemlerin giderilebilmesi, daha doğrusu azaltılabilmesi için, ciddi bir disiplin gerekir. Kalite anlayışının yerleştirilmesi, sorunun kaynaklarını da önemli bir şekilde kurutacaktır. İhracaata yönelik ürünlerin çoğaltılması, iç piyasadaki rant anlayışının, global Dünya standardlarına göre gözden geçirilerek, ihraç mallarındaki kar marjlarının azaltılması, ancak güvenli bir dış pazar anlayışının yeşleşmesi için kaliteli hammmadde kullanılmasını öneririm.

Türk Metal Sanayiinin ekonomimize katkısı şüphe götürmez. Gelişmiş Batı Ülkelerinde üretimi terk edilen metallerin , kaliteli ve büyük miktarlarda ülkemizde üretilmesi mümkündür. İhracaatta söz sahibi olabilmek ve ürünlerimizi değerine satabilmek için globalleşmenin göz önüne alınması şarttır. Ben yaptım, ben satarım, karın hepsi benimdir felsefesi artık tarihe karışmıştır. Yaşa ve yaşat prensibi geçerli olmalıdır (Bu konuda 1970 ‘ li yıllarda Dünya Gazetesinde bir makalem yayınlanmıştı). Beklentilerim arasında Türk Özel Sektör girişimcilerinin , mümkün olduğu takdirde, bilinen ve alışılagelen metal üretiminde yabancı ortaklıktan imtina etmeleri, ancak bu metallerin üretimlerini terk etmiş tecrübeli büyük yabancılarla işbirliği içerisinde ürünlerini Dünya pazarlarında değerlendirmelerini öneririm.

Saygı ve Sevgilerimle

Ufuk LEFLEF

Telefon : 0212 – 351 33 01
Telefax : 0212 – 351 33 13
Mobil : 0532 – 211 70 37
© Copyright 2018 PASDER Paslanmaz Çelik Kullanımını Geliştirme ve Yaygınlaştırma Derneği                                                                                           kwebtasarım